www.bulentozcagatay.com

İçeriğe git

Ana Menü

Pazardaki Teyze

Denemeler 3

    Soğuk bir Aralık akşamında haftalık sebze - meyve alışverişi için mahalle pazarına gitmiştim. Sert ve kuru soğuk epeyce caydırıcı olduğundan insanın pazar alışverişinden vazgeçip eve dönesi geliyordu. Çaresiz pazara girdim. Saat altıyı geçmiş ve hava çoktan kararmış olduğundan pazardaki kalabalık azalmış ve tezgahlar boşalmak üzere idi. Kimi pazarcı ise malını satmış, tezgahlarını toplamaya çalışıyordu. Pazarı aydınlatan lambaların ölgün aydınlığı iç karartıcıydı. Akşamın karanlığında sanki soğuktan iyice büzüşmüşler ve belli belirsiz yanmaya çalışıyor gibiydiler.

    Bir iki alışverişten sonra domates almak üzere domates satan bir pazarcının  önünde durdum. Domates istedim. Pazarcı tartmak üzere domatesleri bir torbaya koymaya başaladı. Ben pazarcıyı beklerken yanıbaşımda biri belirdi o sırada. Sol omzumun üzerinden başımı fazla çevirmeden gözümün ucuyla öylesine baktım. 65 yaşlarında bir Teyze idi. Pazarcı benim domateslerle uğraşırken teyze de kah pazarcıya kah tezgahtaki domateslere bakıyordu. Ben de farkettirmeden teyzeye bakmaya çalıştım. İlgimi çekmişti nedense. Üzerinde eski bir palto vardı. Omuzu, cebi kimbilir kaç kez sökülmüş olmalı ki artık dikiş tutmadığından olsa gerek dışardan bir kumaşla kaba saba yamanıp dikilmişti. Düzgün bağlanmış bir başörtüsü takıyordu Teyze. Hani annelerimizin bağladığı türden.
Başörtüsünden altından beyaz saçları farkediliyordu. Derli, toplu ve  temiz görünümlüydü. Dinç duruşluydu. Elinde eski bir pazar çantası vardı. O da paltosu gibiydi. Kalın, biçimsiz ip ve yamalarla tamir edilmişti. Ayaklarında giyile giyile eskimiş hale gelmiş ama düzgün duruşlu mevsimlik pabuçlar vardı. Kışlık bir botu yoktu anlaşılan. Olsa giyerdi mutlaka bu soğukta. Paltosunun altından görünen kadın çorabı ve mevsimlik pabuçları ile çok üşüyordur diye düşündüm.

    Pazarcı benim domateslerle uğraşırken, şu domatesler kaça diye sordu Teyze. Pazarcı başını kaldırmadan 2 lira dedi. Ben o domatesleri sormadım evladım, şu aşağıdaki kasadaki domatesleri sordum dedi Teyze. Pazarcı benim  domateslerden gözünü ayırıp, hangi domatesler Teyzecim diye sordu. Teyze eliyle aşağıdaki kasayı göstererek şunlar evladım şunlar dedi. Merak ettiğimden biraz geriye çekilerek tezgahın kenarında arada duran kasayı görmeye çalıştım. Gerçekten orada bir kasa duruyordu. Hani pazarcılar sabah tezgahlarını kurarlar ve mallarını tezgaha dizmeye başlarlar ya, işte o sırada ezik, çürük, yeşil diyesim tezgaha koyulamayacak durumda olan domatesleri boş bir kasanın içerisine çöp niyetine atarlar ya, işte o domatesleri gösteriyordu Teyze. Pazarcı benim domateslerle uğraşmaya devam ederek, onlar satılık değil Teyze dedi. Sen bir şey söyle evladım kaça bu domateslerin kilosu diye tekrar etti Teyze. Pazarcı durakladı. Elinde domatesler ve torba, bir Teyzeye baktı, bir yerdeki kasadaki ezik çürük domateslere baktı. Çok kısa şöyle bi düşündü. 10 kuruş Teyze dedi. Sanki düşündü gibiydi ama eminim pazarcı bir şey düşünmeden öylesine söyleyiverdi. Ben biliyorum, sakin bir zamanda olsa al götür Teyze, domatesler senin derdi. Bütün gün süren pazar yorgunluğunun son anlarında öylesine söyleyivermişti 10 kuruş diye bence. Öyle ya, tezgahtaki normal domatesler 2 lira iken 10 kuruşun lafı mı olurdu.

   Teyze yerdeki kasadaki kimi ezik büzük, kimi yeşil domateslere baktı baktı, biraz düşündü, sonra da '' yarım kilo verir misin evladım ''  dedi. Öylece kalakaldım. Bir şey yapamadım. Bir şey söyleyemedim. Boğazım düğüm düğüm oldu. Aklım karmakarışık içim ağlamaklı domatesleri alıp uzaklaştım oradan. Pazarı bitirip eve döndüm. Tezgahın önünde domateslerini bekleyen o Teyzenin '' 2 yarım kilo.... '' deyişi kulağımda çınlamaya devam ediyordu.

 
İçeriğe Geri Dön | Ana Menüye Geri Dön