Ana Menü
Soğuk bir Aralık akşamında haftalık sebze -
Bir iki alışverişten sonra domates almak üzere domates satan bir pazarcının önünde durdum. Domates istedim. Pazarcı tartmak üzere domatesleri bir torbaya koymaya başaladı. Ben pazarcıyı beklerken yanıbaşımda biri belirdi o sırada. Sol omzumun üzerinden başımı fazla çevirmeden gözümün ucuyla öylesine baktım. 65 yaşlarında bir Teyze idi. Pazarcı benim domateslerle uğraşırken teyze de kah pazarcıya kah tezgahtaki domateslere bakıyordu. Ben de farkettirmeden teyzeye bakmaya çalıştım. İlgimi çekmişti nedense. Üzerinde eski bir palto vardı. Omuzu, cebi kimbilir kaç kez sökülmüş olmalı ki artık dikiş tutmadığından olsa gerek dışardan bir kumaşla kaba saba yamanıp dikilmişti. Düzgün bağlanmış bir başörtüsü takıyordu Teyze. Hani annelerimizin bağladığı türden.
Pazarcı benim domateslerle uğraşırken, şu domatesler kaça diye sordu Teyze. Pazarcı başını kaldırmadan 2 lira dedi. Ben o domatesleri sormadım evladım, şu aşağıdaki kasadaki domatesleri sordum dedi Teyze. Pazarcı benim domateslerden gözünü ayırıp, hangi domatesler Teyzecim diye sordu. Teyze eliyle aşağıdaki kasayı göstererek şunlar evladım şunlar dedi. Merak ettiğimden biraz geriye çekilerek tezgahın kenarında arada duran kasayı görmeye çalıştım. Gerçekten orada bir kasa duruyordu. Hani pazarcılar sabah tezgahlarını kurarlar ve mallarını tezgaha dizmeye başlarlar ya, işte o sırada ezik, çürük, yeşil diyesim tezgaha koyulamayacak durumda olan domatesleri boş bir kasanın içerisine çöp niyetine atarlar ya, işte o domatesleri gösteriyordu Teyze. Pazarcı benim domateslerle uğraşmaya devam ederek, onlar satılık değil Teyze dedi. Sen bir şey söyle evladım kaça bu domateslerin kilosu diye tekrar etti Teyze. Pazarcı durakladı. Elinde domatesler ve torba, bir Teyzeye baktı, bir yerdeki kasadaki ezik çürük domateslere baktı. Çok kısa şöyle bi düşündü. 10 kuruş Teyze dedi. Sanki düşündü gibiydi ama eminim pazarcı bir şey düşünmeden öylesine söyleyiverdi. Ben biliyorum, sakin bir zamanda olsa al götür Teyze, domatesler senin derdi. Bütün gün süren pazar yorgunluğunun son anlarında öylesine söyleyivermişti 10 kuruş diye bence. Öyle ya, tezgahtaki normal domatesler 2 lira iken 10 kuruşun lafı mı olurdu.
Teyze yerdeki kasadaki kimi ezik büzük, kimi yeşil domateslere baktı baktı, biraz düşündü, sonra da '' yarım kilo verir misin evladım '' dedi. Öylece kalakaldım. Bir şey yapamadım. Bir şey söyleyemedim. Boğazım düğüm düğüm oldu. Aklım karmakarışık içim ağlamaklı domatesleri alıp uzaklaştım oradan. Pazarı bitirip eve döndüm. Tezgahın önünde domateslerini bekleyen o Teyzenin '' 2 yarım kilo.... '' deyişi kulağımda çınlamaya devam ediyordu.